30 Kasım 2013

Küresel İklim Değişikliği, Biyolojik Çeşitlilik, Ormanlar

Değerli hocamız Necmi Aksoy, bizleri uzunca, önemli, varlığımızı anlatan bir yolculuğa çıkarttı bugün.
Dünyadaki ilk canlılardan, ilk bitkilerden, dinozorlardan, günümüze dek nefesimizi tutmuş bir halde gezdik. Çok şey öğrendik.
 
Uzun uzun notlar aldık. Çarpıcı gerçeklerle yüzleştik.
 
Yarımadaları ellerimiz üzerinden düşündük. Üzerindeki bitki örtüsünü  hayal ettik. Sonra da tek tek detaylarını öğrendik.

 Hem öğrendik, hem eğlendik.

Bu eğitim anlatılamaz, ancak yaşanır dedik.
 
Sıcak bir yayla çayı(Sideritis sp) içerken, nerelerde, nasıl yetiştiğini öğrendik, pek çok endemik bitkiyle birlikte...

24 Kasım 2013

Eski Yeni Toplaşması

Eskileri yenilere dönüştürdük. Yırtılmış bir t-shirt parçaları ile bir yastığa ve bir yaka iğnesine hayat verdi.

Cansu, Kabine Nadire'nin gizli sandığını önümüze koyuverdi. İçerisinden çıkan mumlu ipliklerden kalan parçalar hemen bir bilekliğe dönüşürken, bizler de nasıl yapıldığını öğrendik.(Teşekkürler Neslihan Ilgar Genç)

 Mualla teyzemiz eski bir kot pantalondan yeni bir yastık kılıfı çıkartıp, çok da güzel süsledi.

 Böcükler resim çizdi. Herkes ellerini çalıştırdı bugün ve kimse boş durmadı.

Bilekliğe başlıyoruz. Sabırlı olanları bekleriz...

Bir sonraki Eski Yeni Toplaşmasında buluşmak üzere...

23 Kasım 2013

Ayça Gülgeç 'le Crsytal Waters Eko-Köyü ' ne Yolculuk


Doktora araştırmasını Permakültür ve Eko-köyler üzerine yapmış olan arkadaşımız Ayça Gülgeç ve Cyrstal Waters da yaşayan eşi Greg bizi küçük bir gezintiye çıkardılar , oraya gittik bambu ormanlarının arasında gezindik , köy halkının evinde içine girdik , tropik meyve sebzelerden tattık, biz de tropik kuşları elimizle besledik ...

Crystal Waters dünya üzerinde ki permakültür uygulanan ilk ve tek resmi eko-köy olma ünvanını taşıyor şu an arazide 260 insan yaşamaktaymış . Her ailenin kendine ait 4-6 dönüm arası özel mülkü var ve onun dışında ortak alanlar , kahve evleri ,pazar, çamaşırhane bulunmakta ... Arazi sahibi burayı at çiftliği yapmak üzere satın almış Max Lindegger ve arkadasları burası için bu eko-köy planlarını uygulamaya koyup hayata geçirdikten sonra araziyi onlara hediye etmiş ...Armağanlar bazen insana hayatta beklemediği yerden gelebiliyor gerçekten ...

Eko-köyün kendi içinde bir ekonomisi var aylık 1000 AUD aidatı bulunmakta , elektriği ve telefon'u dışarıdan eko-köyü kurdukları sırada devlet destekli olarak almışlar ve köyde cep telefonu çekmiyor ... Şu anda eko-köy içinde iki ayrı grup mevcut elektriğini üretenler ve dışarıdan alanlar çünkü eko-köy içinde yaşayıp Avusturalya 'da çalışan bir çok insan var. Doktorlar , mühendisler , sanatçılar ... Evler doğaya uyumlu malzemelerle inşa edilmiş kerpiç ve saman balyası evler çoğunlukta.

Eskiden karavanlarda yaşayan hippi aileler şimdi karavanları gelen gönüllüre bırakmış, kendileri evlerde yaşıyor. Zaten karavana sığacaklarını sanmıyoruz bir çok ailenin 4 ila 6 çocuğu varmış. Toplulukta sınırlar çok iyi çizilmiş. Dışarıdan gelen gönüllülerin, geliş zamanları ve eğitim günleri sınırlandırılmış. Ayrıca gönüllüler orada yaşayanların özel alanlarına giremiyor. Özel hayatın gizliliği açısından önemli bu kuralları koymak. Bu toplulukta, kendi aralarında yardımlaşmayı çok iyi kurdukları için aslında zaman zaman ihtiyaç fazlasını bile doğurmuş. Bir topluluk da önemli olan 2 şey olduğunu söylediler:
1 - Sınırlar
2 - İletişim

Herhangi bir sorun olduğunda bütün köy halkı biraraya gelip bu sorunu çözüyormuş. Köy kurulalı 30 yıl olmuş. Tabi ki sorunların da var olduğunu söylediler ama sorunları iletişimle çözmek, işin sırrı burada!
Aramızdan birisi gençler ne yapıyor diye sorduğunda gençler liseden sonra şehre geri dönüyormuş çoğunlukla ama üniversiteyi bitirdikten, evlenip çocukları olduktan sonra durum değerlendirmesi yapıp, tekrar köye geri dönüyorlarmış.

Bu arada köy halkı gıdasının %80 ini kendi yetiştiriyor, fakat yetiştirmeyen bir kısım da mevcut o yüzden insanların aklında bir soru işareti belirmedi değil fakat Ayça 'dan çok mantıklı bir cevap geldi: ''Bazen bir topluluğun sürdürülebilmesi için kendini döndürmesi yetmez!'' Gerçekten de öyle herşeyi kendin yetiştiririr hiç kimseye muhtaç olmadan yaşabilirsin fakat bu seni bir köy, bir topululuk yapmayabilir, yine burada devreye yardımlaşma, armağanlaşma, iletişim ve sınırlar giriyor...



Bill Mollison permakültürün % 20 si tasarımdır diyor gerçekten doğru bir tasarım yaparsınız ama topuluk olmazsa tasarım gerçekleşmez...

260 kişinin 30 yıldır permakültür tasarımı ve topluluk ilişkisiyle yürüttüğü bu sürdürülebilirliği başka topluluklar içinde diliyoruz...

3 Kasım 2013

Senem Tüfekcioğlu ile Pratik Ev Permakültürü Kursu

Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü'nün sertifikalı kurslarına Pratik Ev Permakültürü ile bir yenisi daha katılmış oldu. 2011 yılından beri konu üzerine çalışan Senem Tüfekcioğlu, şehirde, köylerde yaşayan her bir bireye ulaşabilmek,farkındalık yaratabilmek adına farklı bir içerik hazırlayarak ilk defa İstanbul Permakültür Kolektifi'nin katkılarıyla bu kursu vermeye başladı.

Daha önce hiç permakültür ile tanışıklığı olmayan bir bireyden, permakültür tasarım sertifikası almış olanlara değin geniş bir yelpazesi olan kursa katılan permakültür tasarım sertifikası sahipleri daha sonra aynı kursu verebilecek, böylece daha çok kişiye ulaşabilecek.

Kursa başlagıcı, hayatımızı seçim yaptıklarımızın nasıl belirlediği ile yaptık. Tüketici olarak daha bilinçli seçimleri nasıl yapabilirizi öğrendik. Böylelikle yaptığımız alışverişlerde, ödediğimizin karşılığında evimize neler götürüyor olduğumuzu net bir şekilde bileceğiz.

Her birimizin, tüketici olarak, bir ürünün raflarda kalıp kalmaması konusunda, seçim yapma hakkı var. Neye oy verdiğimizi bildiğimiz sürece, güç bizdedir ve eğer biz istersek, o raflar, sağlıklı alternatiflerle dolar.

Permakütürün 3 etiği üzerinden konuştuk. Etrafımızda neler olup bittiğinden haberdar olup olmadığımız üzerinde konuştuk ve tüm bu üzerimize gelenler için çaresiz olmadığımızı, ''çarenin biz'' olduğumuzu hatırladık. Çare olabilmek için neler yapmamız gerektiğinin üzerinden geçtik.

Tohumların öneminden, ağaçların günlük hayatımızdaki yerine, sağlık için yediklerimiz, içtiklerimiz dışında seçici olarak neler yapabileceğimize, topluluk oluşturmaya kadar geniş bir yelpazede çeşitli konulara değindik. Basitçe çözülebilecek şeyler için ağır ilaçlar kullanmak yerine neler yapabileceğimizi, gene ağır temizlik maddeleri yerine, basitçe neler kullanabileceğimize dek pratik önerileri dinledik. Heyecanımız da fotoğraflardan belli oluyor zaten.

Pratik hanımlar olarak, sağlam notlar tuttuk. Ama beyler bizlerden daha heyecanlı ve istekliydiler farklı ve güzel birşeyler yapabilmek için.

Nitekim, Görkem Ergazi ve Seda Ergazi(aynı zamanda Kolektifimizin kurucularından) çifti, evlerindeki solucan kompostunu kursa taşıyıp, nasıl minicik bir kutunun içinde yeniden toprak yaptıklarını anlattılar. Daha önce İlknur Urkun ile düzenlediğimiz Kompost Atölyesi'nin hemen ardından kutularını almışlar ve atıklarını solucanlarla dönüştürmüşler.

Solucanların rahat edebilmeleri ve ortamın nemli kalması için en üste nemlendirilmiş oluklu karton koymuşlar.

Organik atıklar ve gene nemli oluklu karton parçacıkları altta.

Mutlu, minik kompost solucanları...
Ergaziler, kursa katılarak, kompost yapmak isteyenlerle solucanlarını paylaştılar.

Herbirimiz, mutlu ve gülen yüzlerle eğitimden ayrıldık ve sonrasında da kenetlenecek bir grup oluşturduk. Bundan sonrasında Pratik Ev Permakültürünü ilgilendiren konuları paylaşacak ve belki de yeni birşeyleri kendimiz denedikçe bulacağız.

Doğmadan önce permakültürcü olmaya aday Lina bebek, bu sefer aramızda idi ve en minik katılımcımız olarak tarihe geçti.

Kursa gelip giderken, şehrin içerisinde, Moda'nın göbeğinde tüm zorluklara dayanarak, bizleri selamlayan portakal ağacı ise şehirde yenilebilir bitkilerden oluşan bir dünyanın en güzel örneği idi.